anamursedir-anamur dergi
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

Sponsor Alanı

Anamur SEDİR

Anamur SEDİR 1993-1994

   -Aralık   1993  1. Sayı
   -Ocak    1994  2. Sayı
   -Şubat   1994  3. Sayı
   -Mart     1994  4. Sayı
   -Mayıs   1994  5. Sayı

MAKİ DERGİSİ

MAKİ DERGİSİ-105

Saat

Ana Menü

Sponsor Alanı

 

Ziyaretçi Bilgileri

»Aktif 42  
»Bugün 961  
»Toplam 13991551  
Sayın Ziyaretçimiz
»IP'niz | 3.95.39.127
» Bu sitemizi ziyaretiniz

HAVA DURUMU

ANAMUR

BİR ÖĞRETMENİN ÖYKÜSÜ-1

İsmet KADIOĞLU

16 May?s 2013, 00:45

İsmet KADIOĞLU

BİR ÖĞRETMENİN ÖYKÜSÜ-1

Okula başlama yaşı olan 7 yaş gelir çatar. Köyde okul yoktur. Yürüyerek 6 saat süren komşu köydeki okula gidilmesi gerekir. Köyde akrabalar var. O akrabalardan halakızının evinde kalınması için görüşülür. Amcaoğlu, dayının torunu ve bir komşunun oğlu olmak üzere 4 çocuk aynı yaştadırlar. Bunların doğumlarında 10, 12 ay gibi farklılıklar olsa da, askere beraber gitsinler diye aynı doğum tarihli yazılırlar. Bu dört çocuk için, okul olan köyde kalınacak evler ayarlanır.

Öykümüz, bu dört çocuktan birine ait. Diğer üç çocuk, okuma hayatını kısa kesmiş. Biri ilkokuldan sonra okumamış, biri ortaokuldan terk, diğeri liseyi bitirmiş. Öykünün sahibi okumaya devam etmiş. Ve hayalinde bile olmayan yerlere gelmiştir. Ben, yokluk, zorluk, güçlük içinde, okul olmadan ve köyde ilk üniversitede okuyan biri olarak geçtiğiniz yolların taşlarından bahseder misiniz dedim. Hoca başladı örnek olacak öyküsünü anlatmaya.

“Benim kalacağım ev okula diğer arkadaşların kalacağı evlerden daha uzaktı. Onlar öğle yemeklerine gelebiliyorlardı, benim ise öyle bir şansım yoktu. Her sabah okula gidiş yarım saat, akşamları eve dönüş yarım saat olmak üzere yürüyordum. Kaldığım evde çok iyi davranılıyordu. Ama ilkokul birinci sınıftaydım. Anne, baba, kardeş yok ve doğduğun evden 7 yaşında ayrılmış gurbettesin. Her gün sabahları okula giderken ve akşamları eve dönerken gizli gizli ağlıyordum. Hatta bir gün babamın teyzesinin kızı karşımdan geldi ve ağladığımı gördü. Niçin ağlıyorsun diye sorduğunda, gözüme çalı dokundu onun için gözüm sulandı dediğimi hatırlıyorum.

Okumanın gerekliliğini o yaşlarda bilmediğimizden derslere öğretmen korkusu ile çalışıyordum. Kaldığım evde benden 5 yaş büyük ve ilkokulu o sene bitirmiş Nasibe abla bana ablalık yapıyor ve her yere onun eteğinden tutup, onun peşinden gidiyordum veo bana arkadaşlık ediyordu. Evde başka çocuk yoktu. Köyde elektrik yok. Kaldığım evde gazlı lamba bile yoktu. Şimdiki ismi şömine olan ocaklıkta odun yakılıp ısınılır, üzerinde bolca yakılan çıra ile aydınlanılırdı.

Çıranın ışığında ders yaparak, birçok günlerin sabahında ağlayarak okula gidip, ilkokulun birinci sınıfını bitirdim.

İkinci sınıfa geçtiğimde kendi köyümüze ilkokul açıldı. Evimizle okul arası çok uzaktı. Buna rağmen ikinci sınıfı köyümüzde okumak üzere kaydımı aldırdık. Allah’ın her günü, 2 saat gidiş, 2 saat dönüş olmak üzere günde 4 saat yol giderek kendi köyümüzde ikinci sınıfı tamamladım.

Evimiz derenin içinde. Yukarı baktığında sadece gökyüzü gözüken bir dere. Bu evden eşeklerin bile geçemediği, ancak keçilerin geçebileceği sarp dağ ve ormanlıktan geçerek okula gidiyordum. Her gün ve her öğrenci, okuldaki sobada yakılmak üzere ormandan, bir odun parçası getirmek durumundaydı.

Köyümdeki bu çekilemeyen zorluklar karşısında, üçüncü sınıfı halamın oğlu ile birlikte okumak, üzere halamın köyüne gittim. O köy şehre biraz yakındı ve daha rahat okuma ortamı vardı. Ormana ait araba yolu da vardı. Üçüncü sınıfı da orda tamamladım.

Dördüncü sınıfa geçtiğimde, şehirden biriyle ablam evlendi. Ve o sene de onlarda okumak üzere şehre geldim. Evin annesi, babası, abla ve enişte yani iki aileyle birlikte iki odalı bir evde 4. sınıfı da onlarda okudum.

Köye kaymakam gelir, köylünün dertlerini dinler ama köylü kadınlar kaymakamın ne olduğunu bilmezler. Onların bildiği, orman koruma memuru yani bakım memuru ve tütünün kontrollü ekimini sağlayan kolcu. Olsa olsa bir de öğretmen. Onun için kaymakama, kadınlardan biri, ay oğlum biraz daha okusan da bakım memuru olsan olmaz mıydı denir ya, bu mantıkla ben öğretmen olabilmek ve sınavlara girebilmem için, köy okulundan mezun olmam gerektiğinden beşinci sınıfı köyümüzde okumak üzere tekrar köye gittim. Ama sınavı kazanamadım ve ortaokula kaydımı yaptırdım.

Ortaokulun bir yılını ablamın yanında diğer iki seneyi de tek göz (odalı) evde kalarak tek başına okudum. Üçüncü sınıfta ablamın yanında kaldım. O yıllarda sene sonu okul bitirme sınavları olurdu. Bu bir ay falan sürerdi. Sınav zamanlarında, çiçek açmış ve içine girdiğinizde boyunuzdan daha yüksek ve sizi gözüktürmeyen teyzemin marul tarlasında marulların içine girer ders çalışırdım. Sakin, sesten uzak olduğu için okuduğumu daha iyi anlardım. Çok güzel çalıştım ve bu çalışma sonucunda, ortaokuldan sonra öğretmen okulu sınavına girdim ve 400 kişi içinde okulu 12’nci olarak kazandım.

Öğretmen okulu yeni ve benim için o kadar lüks ki ömrümde görmediğim imkânlarla durmadan ders çalıştım. Para yok pul yok. Dışarı çıkma yok. Sinema yok. Çok çalışmamın sayesinde okulun en iyi öğrencisi oldum. Yatılı okullarda daha çok gündemde olur, çok çalışana inek denir. Bir gün Malatyalı,  Ahmet isimli arkadaşım, bahçeden topladığı bir tutam otu kitaplarımın içine koymuştu.

Babam birinci sınıfa başlarken Nacar marka bir kol saati almıştı. Birkaç ay sonra lavaboda elimi yıkamak üzere saatimi çıkarıp ayna önüne koyduğumda unuttum ve saatimi çaldırdım. Babama bunu bildirmemeye çalıştım ama duymuş. Hastalık için bulunduğum ile gelen Çoban Osman dayı ile Hislon marka başka bir saat alıp göndermiş. Çoban dayı okula gelir ve danışmadan beni anons ettirir ve bekler. Beklerken de sırtını kalorifere dayayarak oturur.

Çoban dayı köye döndüğünde “Arkadaş o okulda gıbgırmızı ve ataş gibi yanan bir demir var, sırtımı ona dayadım esas yandım, okul o demirle ısıtılırmış” demiş.

O kadar “İneklemişim” ki ( Bu tabir arkadaşlarıma ait) okulda ikinci oldum. Ve bunun karşılığında son sınıfı, daha yüksek bir okulda okumak üzere Ankara’ya gönderildim. Bir yıl hazırlık lisesi, 4 yıl da üniversite olmak üzere 5 yıl meccanen (yatılı) okuyup mezun oldum” dedi.

Öğretmenimizin, çalışma dönemine ait kısmını bir sonraki yazımda sunacağım.

 Hoş kalın.

İSMET KADIOĞLU

Bu haber 2224 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
    NE OLDUYSA BİZE, AZAR, AZAR OLDU26 Ocak 2024

Sponsor Alanı

Sponsor Alanı

 

ANKET

ANAMUR OKULLARINDA SERBEST KIYAFET UYGULANSIN MI?




Tüm Anketler

0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder.
RSS Kaynağı | Anasayfa | İletişim

(c)2012 Anamur Sedir