anamursedir-anamur dergi
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

Sponsor Alanı

Anamur SEDİR

Anamur SEDİR 1993-1994

   -Aralık   1993  1. Sayı
   -Ocak    1994  2. Sayı
   -Şubat   1994  3. Sayı
   -Mart     1994  4. Sayı
   -Mayıs   1994  5. Sayı

MAKİ DERGİSİ

MAKİ DERGİSİ-105

Saat

Ana Menü

Sponsor Alanı

 

Ziyaretçi Bilgileri

»Aktif 30  
»Bugün 217  
»Toplam 14033536  
Sayın Ziyaretçimiz
»IP'niz | 3.144.113.197
» Bu sitemizi ziyaretiniz

HAVA DURUMU

ANAMUR

YAŞADIKLARIM (50 YIL ÖNCESİ)

İsmet KADIOĞLU

21 Kas?m 2012, 17:38

İsmet KADIOĞLU

Kısa kısa bahsedeceklerim yalnız bana ait değil o dönemlerde yaşamış herkesin başından geçenlerdir. Belki de ben birçok kişiye göre hallice yaşayanlardandım.

Köyde okul yok. Anamur’un bütün köylerinde okul yok. 1957 Yılları. Bildiğim kadarıyla sadece Kılıç köyünde ilkokul var. Bizim köyden okula gitmek isteyenler oraya gidiyordu. Ancak iki köyün birbirine en yakın noktaları arası 5-6 saat sürerdi. Günlük gidiş geliş mümkün değildi. Ancak okula gidebilmek için o köyden birinin evinde kalacaksın.

Okula gitme yaşı yine 7. Bu yaşta bir çocuğun bir başkasının evinde annesiz babasız kalıp okuması çok zor ama başka çaresi de yok. Benden önce köyden, dediğim biçimde okuyan iki kişi olduğunu biliyorum. Bunlardan biri amcamın oğlu Hasan Kadıoğlu diğeri Murat Top. Akbaş mahallesinden de Ahmet Cihangir( daha sonrası lakabı dolmuş Ahmet). Benim yaşıtımda, Nihat Kadıoğlu, Gani Meniz(Temizkan), Nazir Bilgili birlikte Kılıç’ta ilkokula başladık. Her birimiz bir yakınımızda kalıyorduk. Benim kaldığım yer babamın halasının kızı(Laz İbrahim) idi. Kaldığım ev okula biraz uzaktı. Sabahları erken kalkar yarım saatte okula varırdım. Çok küçük olduğum için, tabi evimizi, anamı, babamı, kardeşleri özlüyordum. Her sabah okula giderken ve akşam eve dönüşte ağlayarak gelirdim.  

İkinci sınıfa geçtiğimde köyümüze okul açıldı. İkinci sınıfı köyümüzde okudum.

Köylerde elektrik yok. Duvara asılı ya da yüksekçe bir yere konan fitilli gaz lambası bazı evlerde bulunurdu. Gaz her zaman ve istendiği kadar bulunamaz. Bizde de gaz lambasının bulunduğunu hatırlıyorum ama çok az kullanırdık. Isınma için soba yok. Isınmak ve aydınlanmak için evin bir cephesindeki duvar arasında yapılmış ocaklıkta(şimdiki ismi şömine) kalın odunlar yanar ve üzerinde de çıra yakardık. Çıra aydınlanmayı sağlar. Ocaklığın çevresine evdeki 7-8 kişi oturur ayakları ateşe karşı uzatılır ısınma işi ayakların tabanından sağlanmaya çalışılır. Ev dersen yığma duvar, çamurla kısmen sıva yapılmış ama kışın soğu olduğu gibi içerde olurdu.

Ocaklığın etrafına ısınmak için oturulmuştur. Bende iki kişi arasında defterimi yere koyar ocaktan çok az gelen çıranın aydınlatması ile yarınki ödevimi yapmaya çalışırdım. O arada; defterimin üstüne basma… Işığın önünü kapama, geri çekil… Ben üşüdüm… Düşünemiyorum… Derslerimi yapamadım… gibi bağrışmalarla zaman geçer giderdi. Bu arada defterin kenarları kıvrılıp sayfalar bozulur. Kıvrılan sayfaları düzeltmek için de defter yatağın altına sabaha kadar konurdu.

Kurşun kalem dersen bulmak ve almak çok zor. Köyden şehre gitmek ve gelmek, 8+8=16 saat sürer, bir gece de Anamur’da kalırsın en az iki güne bağlı. Onun için kurşun kalem 1 santim kalana kadar kullanılırdı.

Silgi aldığımızı hatırlamıyorum. Almış isek bile nadir. Hatırladığım kadarıyla, o günlerde antibiyotik yerine kullanılan penisilin şişeleri vardı. Şişenin kapağını ve buna benzer şişe kapakları silgi olarak kullanılırdı.

Defter ve kitap kaplanması zaten mümkün değildi. Kaplık için satılan kâğıtlara ulaşılamazdı. Bakkallarda satılan eşyaları sarmak için gazete kâğıtları olurdu onlardan bulabilenler kitap kaplamayı onlarla yapabilirdi. Zaten birçoğumuz kitap ve defterini kaplıksız kullanırdı.

Yapıştırıcı yoktu. Ama çok iyi yapıştıran ve zevkle kendimizin hazırladığı zamk dediğimiz yapıştırıcı vardı. Erik ve badem ağaçlarının gövdesinde oluşan zamk dediğimiz yapışkanları yapıştırıcı olarak kullanırdık. Ağaçlardan bu tutkalları toplar güzelce ezer küçük şişelerin içine koyarsın, sonra su ilave ederek karıştırırsın.  Şişenin içinde güneşte birkaç gün kalıp ara sıra da karıştırıverdin mi oldu sana en güzel yapıştırıcı. Bu bir nevi özel üretim.

Oyuncak satın almak ve çocukluğunuzu bu günkü oyuncak tipinde oyuncaklarla geçirmek ve çocukluğunu yaşamak mümkün olamazdı. En iyi oyunlarımızdan biri, okula gidip gelirken (okulda yasaktı sanırım) inşaat çivileri ile oynanan oyundu. Ve özel ağaçlardan yapılmış topaç oyunu oynardık. Misket oyunu da oyunlarımız arasındaydı. Misketi nerden ve nasıl bulurduk bilmiyorum.

İlkokulu bitirdikten sonra birçok kişi için okul dönemi biter, keçilerin arkasında çobanlığa dönerdi. Benim gibi bazıları da ortaokula imkânlarını zorlayarak giderdi. Köyden ortaokula gidilip gelinemediği için bir akraba yanında kalınarak okula devam edilebilirdi. Ya da benim kaldığım gibi bir oda ev bulunur( çünkü çok odalı eve gücün yetmez) tek başına kalınırdı. Ben bir dükkânın arkasında penceresi olmayan(dükkândan ayrılmış 3x3 metre karelik bir oda) tek kapısı olan ve tabanı da toprak olan odada kalırdım. Ben bir yıl kaldım öyle bir yerde.  15- 20 gün de bir yakınıma buğday unu götürür ev ekmeği(yufka) attırırdım(ekmek yapmak anlamında).

Fırın ekmeği(çarşı ekmeği denirdi)  o yıllarda 5 kuruş gibi bir paraya satılırdı. Yarım ekmek ortası delikli 2,5 kuruştu. 2,5 kuruş verir yarım ekmek alırdın. Yani fırıncılar ekmeği ortasından keser yarım satarlardı.

Şeker nadir alınabilen yiyeceklerdendi. Yarım ekmek aldın ve bir kaşık şeker de varsa benim için en iyi yiyecekti. Bir tas su içine bir kaşık şeker karıştırılır, ekmek bu şekerli suya bandırılarak yenirdi. Bu yemek benim için öğle yemeğinde hem kolay hazırlanan hem de lüks yemekti. O tadı ve ondan aldığım zevki unutmak mümkün değil. Çünkü onun üstüne başka bir tat bilmiyordum, herhalde ondandır. Bu tat benim için o zamanlar için elde edebileceğim maksimum tat olmalıydı.

Bu günleri yani anlattığım 50 yıl öncesinin bu günlerini sorarsanız, herkes biliyor. Kıtlık, kuyruk, sıra yok. Yani yok yok. Herkes her şeyi alabiliyor. Yeni nesil, testlerle, tostlarla, uğraşıyor ve yaşıyor. En iyi okul kazanıp okumak için evde testler, kitaplar, silgi kalem ve dokümandan geçilmiyor. Ne mutlu bu günün çocuklarına ve bu günlere. Bu günün gençlerine imkânlar elinizde iken okuyun diyorum. Hele hele kızlara sesleniyorum ekonomik özgürlüğünüzü kazanın eloğlunun eline bakıp muhtaç olman diyor ve dua ediyorum.

Hoş kalın.

 

İsmet KADIOĞLU

Bu haber 2080 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
    Ramazan bayramına doğru09 Nisan 2024

Sponsor Alanı

Sponsor Alanı

 

ANKET

ANAMUR OKULLARINDA SERBEST KIYAFET UYGULANSIN MI?




Tüm Anketler

0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder.
RSS Kaynağı | Anasayfa | İletişim

(c)2012 Anamur Sedir