anamursedir-anamur dergi
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

Sponsor Alanı

Anamur SEDİR

Anamur SEDİR 1993-1994

   -Aralık   1993  1. Sayı
   -Ocak    1994  2. Sayı
   -Şubat   1994  3. Sayı
   -Mart     1994  4. Sayı
   -Mayıs   1994  5. Sayı

MAKİ DERGİSİ

MAKİ DERGİSİ-105

Saat

Ana Menü

Sponsor Alanı

 

Ziyaretçi Bilgileri

»Aktif 34  
»Bugün 982  
»Toplam 13991572  
Sayın Ziyaretçimiz
»IP'niz | 3.82.3.33
» Bu sitemizi ziyaretiniz

HAVA DURUMU

ANAMUR

BİR ÇOCUĞUN ANNESİNDEN İSTEDİĞİNE BAKIN

İsmet KADIOĞLU

01 Kas?m 2013, 20:55

İsmet KADIOĞLU

BİR ÇOCUĞUN ANNESİNDEN İSTEDİĞİNE BAKIN

 

Duygu; insanın, mutlu, kederli, öfkeli, coşkulu ya da korku içinde olmasını anlatan bir kelimedir. İzlenim; nesnelerin, olayların veya insanların iç dünyasında uyandırdığı görüntüler, görünenlerdir. Amerikalı psikolog Dr. Daniel Goleman duyguyu, bir his ve bu hisse özgü belirli düşünceler ve bir dizi hareket eğilimi anlamında kullanıyor. Yüzlerce duygudan söz edebiliriz.

Öfke, üzüntü, korku, zevk, utanma, nefret, mutluluk, sabır, kibir, zenginlik, bilgelik, sevgi…

Üzüntü; acı, keder, yalnızlık, umutsuzluk.

Korku; ürkme, dehşet, kaygı, şüphe.

Kibir; hor görme, aşağılama, küçümseme.

Sabır; dayanma, yakınmamak, sızlanmamak, şükretmek.

Zenginlik; malı çok olan, varlıklı.

Utanma; gülünç bir duruma düşmekten üzüntü duymak, mahcup olmak.

Mutluluk; hedef çıtasının üstüne çıkıldığında kişide görülen olumlu davranışlar.

Bilge; olumlu ve örnek kimse.

Sevgi; kabul görme, dostluk, güven, iyilik, yakın ilgi, sadakat, aşırı bağlılık demektir.

Bu duygulardan bizde sınırlı olması gerekenler olduğu gibi, olmazsa olmaz olanları da vardır.

Bulunduğu adadan gitmek isteyen sevgi, zenginliğe beni de götür dediğinde “görüyorsun altın, gümüş, zümrüt derken yat dolu. Sana yer yok der.

Yelkeni olan kibir de “biraz pejmürde gözüküyorsun yelkenimin havasını bozarsın olmaz” der.

Üzüntüye söyler “yalnız gitmek istiyorum olmaz” der.

Mutluluğa söyler, mutluluk o kadar mutluymuş ki mutluluğundan sevgiyi duymaz.

Durumu fark eden saçı başı ağarmış yaşlı adam, sevgiyi yanına çağırıp götürür. Ama onun kim olduğunu sormayı unutur. Daha sonra rastladığı bilgeye tarif ederek sorduğunda, “ o tecrübeden başkası olamaz, çünkü sevginin gerçek değerini tecrübe bilir” der.

Çocukluk, gençlik, iş hayatına girme, evlenme ve çocuk sahibi olma, insanın yaşama biçimidir. Belki emeklilik hariç, her dönemde gelecek kaygısıyla işimize yoğunlaşırız. Ailemizi ve çocuklarımızı fark edemeyiz. Çocuklarımızın büyüme ve gelişmişliklerini takip edemeden yaşlanırız. Bir bakmışız ertelediklerimiz ve unuttuklarımızla büyüyen çocuklarımız karşımızda.

Çocuk bağırarak içeri girdi, sırtındaki çantasını fırlattı:

-Bu gün okulumda ne oldu biliyor musun anne?

-Çocuğum görmüyor musun? İnternetle uğraşıyorum.

Çocuk düşündü, herkes farklı şeyle uğraşıyor ve seviyordu. Annesi internetten, telefonla konuşmaktan, babası da internette gazete okumaktan ve arabasıyla uğraşmaktan hoşlanıyordu. Herkesin sevdiği şey birbirinden farklıydı.

Evimizde telefon, internet ve araba söz konusu olduğunda her şey erteleniyordu. Biricik çok sevdikleri çocukları bile... Bir de eve misafir gelecek oldu mu kendisine hiç yer kalmıyordu.

Anne internette işini bitirmişti. Mutfakta kaşık çatal sesleri geliyordu. Tamam mutfakta anneme okulumda neler olduğunu anlatırım artık diyerek annesinin yanına koşarak gitti.  

-Anne sana yardım edebilir miyim dedi, annesine yakın olabilme masumiyetiyle. Annesi manalı manalı bakarak:

-Hayırdır?  Okulda bir yaramazlık mı yaptın? Çok yorgunum, bir de seninle uğraşamam dedi.

Yorgunluk nasıl bir şeydi acaba? Zaman zaman elinde oyuncağıyla uykuya daldığında anneannesi, onu uyandırmadan yavaşça oyuncağını elinden alır:

-Ne kadar da yorulmuş yavrucak. Yasemin kokulu uykulu halini seveyim senin diyerek alnına bir öpücük konduruverirdi. Anneannenin uğraşısı torunuydu. Ama herkesin yeri farklıydı.

Eğer yorgunluk yasemin kokulu bir uykuya dalmaksa, neden annesi kendisiyle ilgilenemiyor, yorgun olduğunu ve kendisini meşgul etmemesini söylüyordu.

-Anneciğim yorulduğun zaman yasemin kokulu uykulara dalarsın. Anneannem öyle söylüyor.

-Ben yorgunluktan ölüyorum. Uykuya dalayım da, yasemin kokuları yerinde dursun.

 Çocuk, yorgunluktan türetilen, yorgunum, yorgun olduğum için, ben böyle yorgun vaziyetteyken sözlerini sevmiyordu… Çünkü bu kelimelerin arkasına sığınılıyordu.

-Anneciğim sen yorulma… dedi.

-Çocuğum, bitmesi gereken bazı işlerim var, bu işleri bitirmeliyim. Bürodaki işler bir türlü bitmek bilmiyor. Hadi şimdi sen biraz oyuncaklarınla oyna. Yemekte konuşuruz.

Çocuk, dedemle belki biraz oyalanırım, o arada da annemin işi biter diye düşündü ve dedesine seslendi.

-Atım gel buraya. Atım oyunu oynayalım dedi.

-Hadi oğlum atla bakayım sırtıma. Ama ellerinle boynumdan sıkı tutun.

-Tamam dede. Atım hadi koş, koş, koş…

Çocuk bu ve benzeri oyunları, annesi işteyken dedesiyle oynamıştı.

Büyükler yoruluyorsunuz ya…  Bana biraz oyna diyorlar…  Amaa…  Ben de oynamaktan yoruluyorum. Ben ne yapayım bilmiyorum ki?

Bu arada elektrikler kesildi.

Annesi öfkeli bir şekilde söylenmeye başladı. El yordamıyla,

-Mum da yok! diye diye karıştırdı dolapları.

Çocuk sırtüstü yatıp, anneannesinin köyünü ve anneannesinin gaz lambasının ışığında oğlak masalını anlatışını düşündü. Anneannesinin elleriyle duvarda oluşturduğu oğlağın aksini hatırladı, gözlerinin önüne getirdi. Anneannesi gibi iki ellerini birleştirip işaret parmaklarını yukarı kaldırarak oğlak kafası yaptı.

Kendisi de parmaklarını oynatarak oğlak şekli oluşturdu…  Yoldan geçen arabaların farları duvardaki oğlağa gidebileceği dolaşabileceği yolları gösterdi…  Oğlak bu yollarda rahatça sağda solda oldukça rahat bir şekilde, müdahale edilmeden dolaştı. Oğlak çevresindeki böcekler ve kuşlarla bol bol konuştu ve çimlerin üzerinde deli dana gibi dolaştı. Bu büyük uğraşının sonunda oğlak yorgun düştü. Duvardaki görüntü çocuğun minik avuçlarının açılmasıyla kayboldu. Kolu yavaşça kanepeden aşağı sarktı.

Bu arada ışıklar da geldi. Annesi çocuğun hiç konuşmadığını fark etti.  Ani bir hızla kanepe tarafına koştu. Çocuk küçücük dizlerini karnına doğru çekerek uykuya dalmıştı.
Nefretle masanın üstündeki dosyalara baktı. İçi, telafisi mümkün olmayan bir pişmanlıkla doldu. Uyandırmaktan korka korka çocuğunun küçük alnına bir öpücük kondurdu.

Çocuk sanki bu anın oluşmasını önceden bekliyormuşçasına, gözlerini hafifçe açarak mırıldandı.

“-İşin bitince beni sever misin anne?” dedi.

Anne, sevilmek için randevu alan çocuğuna bakarak sabaha kadar ağladı… Duyguların en güzeli ve en çok isteneni sevgidir. Sevgimizi; özellikle çocuklarımıza zamanında gösterelim, ertelemeyelim.

Hoş kalın.

                                                            İsmet KADIOĞLU

Bu haber 2099 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
    NE OLDUYSA BİZE, AZAR, AZAR OLDU26 Ocak 2024

Sponsor Alanı

Sponsor Alanı

 

ANKET

ANAMUR OKULLARINDA SERBEST KIYAFET UYGULANSIN MI?




Tüm Anketler

0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder.
RSS Kaynağı | Anasayfa | İletişim

(c)2012 Anamur Sedir