anamursedir-anamur dergi
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

Sponsor Alanı

Anamur SEDİR

Anamur SEDİR 1993-1994

   -Aralık   1993  1. Sayı
   -Ocak    1994  2. Sayı
   -Şubat   1994  3. Sayı
   -Mart     1994  4. Sayı
   -Mayıs   1994  5. Sayı

MAKİ DERGİSİ

MAKİ DERGİSİ-105

Saat

Ana Menü

Sponsor Alanı

 

Ziyaretçi Bilgileri

»Aktif 34  
»Bugün 1055  
»Toplam 14036120  
Sayın Ziyaretçimiz
»IP'niz | 18.117.182.179
» Bu sitemizi ziyaretiniz

HAVA DURUMU

ANAMUR

HEDEFİNİZ BİRLEŞİK KIBRIS ÖYLE Mİ?

13 ?ubat 2014, 00:05

HEDEFİNİZ BİRLEŞİK KIBRIS ÖYLE Mİ? YA GERÇEKLER?

 

“Kıbrıs’ta, Rum tarafı ve Yunanistan; eğer müzakere sürecine evet demişse! Biliniz ki, bu ‘evet’in’ içinde tarihsel ve değişmeyen hedeflerini ve çıkarlarını destekleyen önemli kazanımları vardır. Ya bizim?“

 

 Uzun süredir ara verilen Kıbrıs Müzakereleri bugün yeniden başlıyor! 2008 yılından beri devam eden ama aslında 1968 yılına kadar giden bu müzakere sürecinde bu defa da, her iki tarafın umutlu olduğu basına yansıyan haberlerden anlaşılmaktadır.

 

 40 yıldır bu süreci takip eden bir Kıbrıs Gazisi olarak, hemen şunu ifade etmeliyim ki, yazımın girişinde tırnak içine almış olduğum cümlelerim; bu sürecin tarihsel gerçeğini anlatan bir tespittir. 

 

 Çünkü Rum tarafı ve ama daha da önemlisi, arkasındaki en büyük gücü olan Yunanistan; ilhak amacını güttüğü Kıbrıs adasında, bugün müzakere başlıklarının yeniden görüşülmeye başlamasına ‘evet’ demişse, bunun ardında gerek ABD, BM ve gerekse AB tarafından kendilerine vaat edilen önemli kazanımları var demektir!

 

 Ya Kıbrıs Türk Halkının kazanımları ne olacaktır? Bugüne kadar elde edilen tarihi ve hukuksal kazanımlarımız, halen uluslararası arenada varlığı devam eden ve bugüne kadar hiçbir şekilde söz konusu edilmeyen 1959 - 1960 antlaşmalarının hukuki gerçekleri, bu süreçte ne kadar savunulacaktır?

 

 Her defasında ABD, BM ve AB tarafından Kıbrıs’ın meşru hükümeti olarak görülen, 1959 ve 1960 antlaşmalarıyla kurulan sözde Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinin muhatap alındığı ve BM zemininde çözümü ön gören garantör devletler;  İngiltere ve Türkiye bu süreci nasıl yönetecektir? Göreceğiz.

 

 İngiltere’nin her müzakere sürecinde ada ki, üslerini görüşmelerin dışında bıraktığı, tarihsel bir gerçektir. Bu durum, yeniden başlatılan müzakereler sürecinde sorgulanacak mıdır?

 

 Annan planında da İngiliz üsleri bu planın içinde dâhil edilmemiş, İngiltere ve Amerika’nın Kıbrıs adası üzerinden Ortadoğu petrolleri ve Arap ülkelerini kontrol altında tutacağı noktası daima gözetilmiştir!

 

 Ancak gerçek olan o dur ki! Amerika’nın arabuluculuğu ile yeniden başlayacak olan müzakerelerin ardında ki hedef de budur!

 

 Amerika; adanın etrafını çevreleyen, Türkiye’nin hakkının da olduğu, münhasır ekonomik bölgede bulunan doğal gaz ve petrol yataklarının işletim hakkını alan Amerikan petrol şirketinin önünü açmak adına, bölgede yıllardır süregelen anlaşmazlığı çözmeyi hedeflerken!

 

 Bu zengin doğal gaz ve petrol rezervlerine, en yakın limanı bulunan Türkiye üzerinden Avrupa ve diğer ülkelere nakil ve satmak istemesinin önünde duran bu anlaşmazlık sürecinin kısa sürede çözümü; hem Rum tarafının, hem de kendi menfaatinin gereğidir.

 

 Bu nakilde AB ülkelerine ait tankerlerin görev alacağını da unutmamak gerekir!

 

 AB, Türkiye ile yürütmüş olduğu müzakereler çerçevesinde, yeniden başlayacak görüşmelerle, Kıbrıs konusunun çözümsüzlüğü nedeniyle kapalı duran 14 başlığın yeniden açılabileceği sinyalini vermekte ama bunun karşılığında ise ‘’Birleşik Kıbrıs’’ çatısını işaret etmektedir!

 

 İşte görüşmeleri yeniden başlatan ortak açıklama metnindeki, asıl sihirli cümle de budur! Çünkü bu cümle; Rum tarafının da, Yunanistan’ın da, görüşlerine ve hedeflerine de uygundur.

 

 Pekiyi Anavatan Türkiye’nin; bu süreçte ki görüşleri nedir?

 

 Türkiye Dış İşleri Bakanı Sn. Ahmet Davutoğlu, AB – Türkiye Siyasi Diyalog toplantısından sonra yapmış olduğu açıklamada: ‘Türk tarafının yapıcı girişimleriyle Kıbrıs sorununun önemli kısmının aşıldığını, AB tarafına Türkiye’nin perspektifi ve Kıbrıs’ta müzakere sürecinin hızlandırılmasına yönelik kararlılık aktarıldı’ görüşlerini aktararak. Bu süreçte Garantör ülkelerin, BM’in ve ABD’nin yoğun çaba harcadığını ifade etmiştir.

 

 Dış İşleri Bakanı, Sn. Davutoğlu’nun açıklamaları; müzakere sürecinin yeniden başlamasına yönelik gayretleri ifade etmektedir. Ancak bu sürecin önü açılırken, hangi konularda nelerin konuşulduğu bilinmemektedir!

 

 Pek tabiidir ki, önümüzdeki müzakere sürecinde görüşülmeyi bekleyen ve Türk tarafının adada ki varlığını doğrudan doğruya etkileyecek çok önemli hususlar vardır. Önemli olan, bu hususları tarihi gerçekler ve hukuki kazanımlarımızla savunabilmektir.

 

 Bu güne kadar, yazmış olduğum yazılarımda hep şu konuyu savundum! Çözümü hedefleyen hiçbir müzakere sürecinde, Kıbrıs Türk Halkına sen ne istiyorsun diye sorulmamış; tam tersine müzakereler, hep Rum tarafının ve uluslararası aktörlerin ne istediğine göre yürütülmüş ve yönlendirilmiştir!

 

 Görünen o dur ki! Bu defa da aynı yöntem izlenmektedir. Çünkü arabuluculuğa soyunan Amerika’nın yazımın giriş bölümünde belirtmiş olduğum menfaatlerini, AB’nin hiç olmaması gereken bu süreçte ki, taleplerini, İngiltere’nin her dönemde ortaya koyduğu kurnazlıklarını, Yunanistan’ın ve Rum tarafının her defasında destek alan tercihlerini gördükten sonra;  Kıbrıs Türk Halkına sunulacak olan nedir?

 

 Bugün görüşmeleri başlatacak olan uzlaşı metninin 3’ncü maddesi de Kıbrıs Türk Halkına sunulan gerçeğin ta kendisidir!

 

 Söz konusu 3’ncü madde şu teslimiyeti içermektedir:

 

 “Birleşik Kıbrıs, Avrupa Birliği’ne ve Birleşmiş Milletlere üye, tek uluslararası kimliği, tek vatandaşlığı ve tek egemenliği bulunan bir devlet olacaktır.’’

 

 İşte bu kadar! Bu sürecin sonu baştan belirlenmiştir!

 

 Egemenlik Kıbrıslı Rumlardan ve Kıbrıslı Türklerden kaynaklanacak, Birleşik Kıbrıs vatandaşları, aynı zamanda Türk kurucu ve Rum kurucu devletinin vatandaşı olacak denmişse de! Bu içi boş ifadelerin hiçbir kıymeti yoktur.

 

Çünkü Kıbrıs Türk tarafının önceki taslaklarda birleşik devletlerin halklar yerine ‘egemen devletlerden’ oluştuğunun vurgulanması isteği kabul edilmemiştir!

 

 Daha da önemlisi, basına düşen haberlerde; orijinali İngilizce olan bu ortak metinde, ‘kurucu devlet’ tanımı yerine, seçim bölgesi anlamına da gelen, ‘ kurucu meclis’ ifadesi yer almaktadır!

 

 Ama bundan da önemlisi, eğer böyle bir şey var ise; Yunanistan ve Rum tarafının yıllardan beri amaçladığı gerçekleşmiş olacaktır!

 

Çünkü Türkiye’nin adada ki garantörlük hakkına hiç değinilmemiştir!

 

 Şimdi başta Türkiye’nin yöneticileri olmak üzere ve özellikle Kıbrıs’ta müzakere sürecini yürüten Cumhurbaşkanı Sn. Derviş Eroğlu’nun bundan sonraki süreçte; müzakere masasına getirilecek 6 başlıkta neleri pazarlık konusu yapıp, nelerden vazgeçeceği çok önemlidir!

 

 40 yıl önce aynı amaç uğruna omuz, omuza savaştığımız Kahraman Kıbrıs Türk Mücahitlerinden birisi olan, hayatını tıpkı kendisinden önceki dava liderleri gibi halkının adada ki varlığına ve müreffeh geleceğine adayan, bunun için yemin eden, Sn. Eroğlu’nun; daha önce halkına vermiş olduğu sözler çok önemlidir!

 

 Kıbrıs Türk Halkının ‘gerçek egemenlik’ hakkından, Türkiye’nin garantörlüğünden ve Mehmetçiğin adada ki varlığından asla taviz vermeyeceği noktasındaki sözlerini savunması; müzakereler sürecini belirleyen, Kıbrıs Türk Halkının adadaki yaşamsal varlığını tescil eden en önemli hususlar olabilecek midir?

 

 Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Kıbrıs Konusunda ki tavrı aslında hala çok nettir. Çünkü bu konuda T.B.M.M’de alınmış olan karar, hala geçerli olup; ülkemizin milli menfaatleri ve stratejik konumu itibariyle Kıbrıs adası bizim için hayati öneme haiz olduğu bu karar ile tescil edilmiştir. Ama önemli olan T.B.M.M’de alınmış olan bu kararın hala geçerli olup, olmadığıdır! Bu önemli karardan ne AB’nin, ne de ABD’nin emperyal görüşlerine uyum sağlayacağız diyerek vazgeçilmemelidir.

 

 Kıbrıs Milli davamızın lideri ve her geçen gün yokluğu biraz daha fazla hissedilen rahmetli Sn. Denktaş, 2004 Annan tuzak planı dönemi sonrasındaki süreci analiz edere, hep şu noktaya dikkat çekmiştir:

 

 “İnşallah gün gelir; Kıbrıs Konusunun çözümünü; Kıbrıs Türk Halkı böyle istedi diyerek, bizim üzerimize yıkmazlar…’’

 

 Çünkü Sayın Denktaş’ın hayatı boyunca savunduğu gerçekler daima tarihsel kazanımlarımız ve uluslararası hukukla örtüşmüştür.

 

 O, son nefesine kadar Türkiye ve Kıbrıs Türk Halkının menfaatlerini içeren görüşleri savunmuştur.

 

 Umarım yeniden başlayan müzakere süreci, geçmişten ders alınmış tarihi gerçekler, hukuksal kazanımlarımız üzerine oturur ve sonuçlanır!

 

 30 yıldır dimdik duran K.K.T.C devleti, gönderine çekmiş olduğumuz milli ve devlet bayraklarımızın varlığı; bu sürecin nasıl yönetilmesi gerektiği konusunda, tüm yetkililerin hatırlaması gereken en önemli görüntü, en önemli mesajdır.

 

Atilla ÇİLİNGİR

Kıbrıs Gazisi

www.atillacilingir.com

Şubat-2014

Bu haber 1122 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
    Ramazan bayramına doğru09 Nisan 2024

Sponsor Alanı

Sponsor Alanı

 

ANKET

ANAMUR OKULLARINDA SERBEST KIYAFET UYGULANSIN MI?




Tüm Anketler

0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder.
RSS Kaynağı | Anasayfa | İletişim

(c)2012 Anamur Sedir