anamursedir-anamur dergi
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

Sponsor Alanı

Anamur SEDİR

Anamur SEDİR 1993-1994

   -Aralık   1993  1. Sayı
   -Ocak    1994  2. Sayı
   -Şubat   1994  3. Sayı
   -Mart     1994  4. Sayı
   -Mayıs   1994  5. Sayı

MAKİ DERGİSİ

MAKİ DERGİSİ-105

Saat

Ana Menü

Sponsor Alanı

 

Ziyaretçi Bilgileri

»Aktif 53  
»Bugün 2022  
»Toplam 14029626  
Sayın Ziyaretçimiz
»IP'niz | 3.19.31.73
» Bu sitemizi ziyaretiniz

HAVA DURUMU

ANAMUR

SANATÇI, SANAT ESERİ VE İZLEYİCİ ÜÇGENİ ÜZERİNE

Hüseyin ELMAS

21 ?ubat 2012, 22:14

Hüseyin ELMAS

Tolstoy, sanatın ortaya çıkışına  ilişkin olarak, "İnsanın bir zamanlar yaşamış olduğu duyguyu, kendinde canlandırdıktan sonra, aynı duyguyu başkalarının da hissedebilmesi için,  hareket, ses, çizgi, renk veya kelimelerle ifade etme ihtiyacından ortaya çıkmıştır" der. Sanatın tanımı konusunda ise, kesin bir şey söylemek her zaman mümkün olamamıştır. Zira isteğe ve  güdülen amaçlara bağlı olarak devirlere, hatta toplumlara göre tanımlama değişebilmektedir. Basit bir ifadeyle  sanatı,   insanın yeteneklerini yalnızca  fayda sağlamaya yönelik amaçlarla değil, evrenin ve dünyanın sırlarına erişebilmek, kişisel bunalımlarını yatıştırmak, heyecanlarını doyurmak ve başkalarına duyurmak, ruhsal özlemlerine uygun düzeyde yaşayabilmek isteğiyle kullanması ve değerlendirmesi  olarak tanımlayabiliriz. Bu, resim sanatı bağlamında değerlendirildiğinde; İnsanoğlunun  var olduğu günden bugüne resim   hep var olmuş, farklı dönemlerde farklı amaçlara hizmet ederek günümüze kadar ulaşmıştır. Başlangıçta fetiş özellikler taşırken,  zamanla  değişik içerikler kazanmaya başlamış, araç olma özelliklerini aşarak estetik haz yaratan bir kavram durumuna gelmiştir. Sadece resim değil diğer güzel sanatlar da insanlar için, beslenme, barınma ve örtünme gibi  yaşamsal gereksinimler olarak algılanmayabilir. Ancak, bilimsel araştırmalar en ilkel yaşam koşulları içinde bulunan  toplumlarda bile onların bir sanatlarının olduğunu ortaya koymaktadır.

        

Günümüzde sanat, kimi zaman bireyin kendini bulduğu, kendi gerçeğiyle karşılaştığı, kimi zamanda yabancı olduğu dünyaları keşfettiği tılsımlı bir serüven. Bu serüveni insana yaşatan sanatçı, onun eseri ve yaşayan olarak izleyici kimdir? Bugün sizlere, resim sanatı bağlamında "sanatçı-sanat eseri-izleyici" üçgeninden bahsetmek istiyorum.

       

Bir resme bakıldığında, öncelikle resmin konusunu görülüyor ve irdeleniyorsa o resim başarılı bulunmaz. Başarılı bir eserde, önce onu ortaya koyan ressam, sonra diğer ayrıntılar görülür. Resmin her şeyden önce ressamını ifade ettiği gerçeği unutulmamalıdır. Buradan yola çıkarak ressamı, üretmiş olduğu eseri insanlarla paylaşan, paylaşmak isteyen, eserinde kendini ve her şeyini ortaya koyup izleyiciye açık yüreklilikle sunabilen kişi olarak tanımlayabiliriz. Bu nedenle, resme girebilmek ve irdeleyebilmek için önce ressamı ve ressamın eserini ortaya koyduğu sosyo-kültürel ortamı yakından tanımak gerekir. Zira ressam içerisinde yaşadığı  sosyo-kültürel yapıya bağlıdır. Sosyal bir varlık olarak onunla ilişkisi inkâr edilemez. Etkileşim içerisinde olduğu sosyo-kültürel çevre ile  o çevreyi oluşturan  şartlar içerisinde  kendi benliğini bulur. Bir bakıma, çocuğun dil öğrenmesi gibi yetiştiği sosyo kültürel çevre içerisinde  sanatıyla ilgili bilgileri zaman içerisinde öğrenir ve beynine gerektiği zaman kullanmak üzere kaydeder. İhtiyaç duydukça onları kullanır. Bilmediklerini de öğrenmeye çalışır. Eserini ortaya koyma sürecinde, el, göz ve beyin üçlüsünün uyumunu ortaya koyar. Önce bakmasını öğrenir sonra görmesini. Bunları geçmiş deneyimleri ile birleştirerek öncelik sırasına göre elleriyle yüzeye aktarır. Bu aşamalarda eğitim, ressamın karşısına önemli bir sorun olarak çıkar. Bakmasını ve görmesini bilen bir beyin  geçmiş birikimleri ile yeni öğrendiklerini  mukayese eder, yeni şeyler ekleyerek ortaya koyar.

 

Ressamı tanımlarken, eseri ile birlikte kendini ve her şeyini ortaya koyabilen kişi olarak tanımlamıştık Ressamın kendini ortaya koyabilmesi için  eserini yaratma sürecinde özgür olması gerekir. Sadece  çizen  ve boyayan değil, aynı zamanda  düşünen bir varlık olarak arzuladığı her türlü konuyu  (sosyal, dinsel, doğasal, ideolojik, soyut ya da somut, vb.) ele alıp tuvaline yansıtabilme  özgürlüğüne sahip olmalıdır. Aksi takdirde, ortaya çıkan eserin  sanat eseri özelliği taşıyıp taşımadığı tartışılır.

 

Ressam ortaya koyduğu eserle  hem anlaşılmak hem de gizli kalmak ister, Hem topluma mesaj verir, hem de kendini yalıtır. Hem sıradandır hem de ayrıcalıklı. Ancak her ressamın amacı; her insanın istediği gibi önemli birisi olmak, fark yaratmak, geleceğe katkıda bulunmaktır. İnsanlık tarihi ile birlikte ortaya çıktığı kabul edilen önemli biri olmak nedir? Sanatçı ve izleyen için ne ifade eder? Bir ressam resim  yapıyorsa ne gibi katkılarda bulunur ve nasıl önemli olabilir?

 

Bir ressam her şeyden önce  dünyaya ve insanlığa güzellikler ulaştırarak katkı sağlar. Eserleriyle, insanlara  estetik bir haz duymalarını, yaşama fırsatı bulamadıkları duyguları yaşatır. Onların sorunlarına ortak olup dertlerini dile getirir. Bireysel olarak kendini ifade edebilme yeteneği ile önemli biri olduğunu hisseder. Yaptıklarını paylaşarak toplumda kendine saygın bir yer edinir.

Tüm bunlar dikkate alındığında günümüzde ressamın yaşamı her zaman zorluklar, kaygılar ve düşüncelerle dolu olmak zorundadır. Onun, sanatla uğraşabilmesi için pek çok koşulun oluşması, bütün çabasını sanat için sarf etmesi gerekir. Çağının özelliklerini ve değerlerini bilmesi, tarihini ve halkını unutmaması, sorunlar üzerinde  akla dayanan yorumlar yapabilmesi, geleceği görebilmesi bu uğurda bütün zorluklara katlanabilmesi gerekir.

 

Yukarıda sanatı kesin olarak tanımlamanın oldukça güç olduğunu yazmış, isteğe ve güdülen amaca bağlı olarak, devirlere hatta toplumlara göre  tanımlamanın  değişebileceğini belirtmiştim. Ünlü empresyonist ressam  Manet  sanat için, "yaşanan tüm dönemlere, kalıcı tek biçimi veren kavram" olduğunu  ileri sürer. Albert  Dürer ise, "sanatın doğanın gizlerinde bulunduğunu belirtir ve sanatçının  onu gizlerin arasından çıkartıp izleyiciye sunan  insan olduğunu" söyler. Sanat için farklı kelimelerle farklı tanımlamalar yapılsa da  sonuçta her eserin  bir amaç uğruna üretildiği ve her eserin  altında yatan bir amacının olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Bu  onu ortaya koyan sanatçının geleceğe aktarılmak üzere ortaya koyduğu amacı yada mesajıdır.

        

Resim yapma süreci, fiziki bir olay, zihinsel bir faaliyet, duygusal bir olgu, ruhsal bir fenomendir. Ortaya çıkmadan önce sadece bir düşüncedir. Bu düşünce zaman içinde  yoğrulup ressamın beyninde biçim bularak yüzeye yansır. Bu nedenle insanların en üst düzeyde  kendilerini gerçekleştirme ve doyum noktasıdır. Ortaya çıkan görünüm ise, izleyeni içerisine alır, düşündürür, yorumlatır ve estetik bir haz verir. İnsanlar için yaşamın bilinmeyeni ne ise, resim için de kendi resimsel evreninin gizleri odur. Sadece ressam tarafından  tuvalin yüzeyine aktarılan görünümden ibaret değildir. Ardında taşıdığı anlamla, gizlerle büyür ve evrenselleşir.

 

Ortada bir ressam, bir de resim varsa   buna bakan izleyen ve değerlendiren olacaktır. İzleyen resimle ilgili yeterli alt kültüre sahip değilse, güzel yada çirkin gibi daha çok görünürde resmin ön planında yer alan biçimsel düzenlemelere  bağlı olarak fikrini açıklar. Bir resmi tek bir cümleyle ya da kelimeyle tanımlamak imkânsızdır. Güzel yada çirkin sözcüğü boyanın ve lekelerin yüzeydeki çılgın dansının oluşturduğu  görsel zenginliği asla ifade etmez. İzleyen olarak zaten bir resmi tamamen  anlamak ve yorumlamak ta mümkün değildir. Her resmin, farklı, açık ve gizli yönleri vardır.

 

İzleyen,  resim karşısında az da olsa  sağlıklı ve yerinde  bir şey ifade etmek istiyorsa  her şeyden önce resimsel duyarlılığını geliştirmesi gerekir. Bu da bir eğitim problemidir. Bir resmi görmek ve  okumak, okuma yazma öğrenmek gibi özel bir eğitim ister. Resimsel alfabe ve sözcükler çok okuyarak ya da başkalarından dinleyerek  biraz öğrenilebilir. Yapabilmek içinse, okumak ve dinlemek asla yeterli olmaz. Resimleri  biraz da olsa görüp anlayabilmek ancak kişisel deneyimlerimizi geliştirmekle mümkündür. Resme bakmak, görmek, algılamak ve resimsel dünyanın güzelliklerinin tadını çıkarabilmek ancak çok müze ve sanat galerileri gezmek artı okuyarak mümkündür. Aksi takdirde güzel ve çirkin  kavramlarının dışına çıkamayan sözcüklerle yetinmek zorunda kalırız.

 

           Doç. Dr. Hüseyin ELMAS

Selçuk Üniversitesi

            Resim Bölümü Başkanı

 

Bu haber 4537 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
    Ramazan bayramına doğru09 Nisan 2024

Sponsor Alanı

Sponsor Alanı

 

ANKET

ANAMUR OKULLARINDA SERBEST KIYAFET UYGULANSIN MI?




Tüm Anketler

0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder.
RSS Kaynağı | Anasayfa | İletişim

(c)2012 Anamur Sedir