anamursedir-anamur dergi
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

Sponsor Alanı

Anamur SEDİR

Anamur SEDİR 1993-1994

   -Aralık   1993  1. Sayı
   -Ocak    1994  2. Sayı
   -Şubat   1994  3. Sayı
   -Mart     1994  4. Sayı
   -Mayıs   1994  5. Sayı

MAKİ DERGİSİ

MAKİ DERGİSİ-105

Saat

Ana Menü

Sponsor Alanı

 

Ziyaretçi Bilgileri

»Aktif 15  
»Bugün 2664  
»Toplam 14025383  
Sayın Ziyaretçimiz
»IP'niz | 18.221.15.15
» Bu sitemizi ziyaretiniz

HAVA DURUMU

ANAMUR

İNSAN NELERİ İLE YAŞAR?

Fatma ÖZDENİZ

11 Aral?k 2015, 23:07

Fatma ÖZDENİZ

                       İNSAN NELERİ İLE YAŞAR?

 

Dünyaya gelirken çıplak doğarız. Kime ait olduğumuzu, neredeyiz, yiyeceğimiz içeceğimizi, hangi giysiyi giyeceğimizi, yatacak, oturacak yeri bilmeyiz.

Dişlerimiz altı ay sonra çıkmaya başlar. Ancak tamamlanması uzun zaman alır.

Ancak bir yaşına doğru ilk adımlarımızı atarız.

Konuşma dersen ancak üç yaşında derdimizi anlatabiliriz.

Beş altı yaşına kadar hep yardım alırız.

Okul çağı başlar. Meziyetler, aklının bireye verdiği kendine has özellikler belirginleşerek çevresindeki emsallerinden ayrılırlar.  Kişinin ayrıcalıkları da yavaş yavaş ortaya çıkar.

Bu çıkışta ana babanın, çevrenin ve öğretmenin etkisi büyüktür.

Aile her zaman güzel ahlakın,  topluma uyumun, ileriye dönük başarıların ana kaynağıdır.

Hayatın haritası genellikle ailede çizilir, öğretmenle şekillenir.

Okul hayatı ve öğretmen alışkanlıkları güçlendirir, yollarını aydınlatır, ufkunu genişletir.

Amaçladığı noktalara ulaşır. Her ulaştığı noktadan daha uzak noktalar görür ve ulaşmaya çalışır. Her ulaşma bir başarıdır, merhaledir. İnsanlar mesafeleri kat ederken iz bırakırlar.

İzler iyi yada kötü anılmalarına neden olur.

Hiç kimse malı ile mülkü ile anılmaz.  Yaşarken yaptıkları güzel ve çirkin fiilleri ile anılırlar.

- İyi insandı.

-Yardım severdi.

-Çok cimri idi.

-Küfürbazlığı ile kötü örnekti.

-Karıncayı incitmezdi.

-Ekâbir kadındı.

-Gevezenin birisiydi.

-Çok kaba. İnsan kıymeti bilmezdi.

-İyi komşu idi.

-Birine kötülük yapmasa uyuyamazdı.

-Hırsızdı.

-Namussuzdu.

-Güvenilirdi.

-Namuslu idi.

-Komşu hakkını hatırını bilirdi.

-Her dertlinin, zavallının, mazlumun yanında olurdu.

-Yaralı parmağa işemezdi(Halk diliyle). İyilik yapmayı sevmezdi.

-Dar gün dostuydu.

-Çok ukalaydı.

-Alçak gönüllüydü.

Bunlar davranış, düşünce ve tavırlardır.

Birde eserleriyle yaşayanlar vardır.

Marangozlar, mimarlar, edebiyatçılar, ressamlar, müzisyenler, el sanatları ile uğraşanlar verdikleri eserlerle anılırlar.

Mimar Sinan, Dede Efendi, Necip Fazıl’ı, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nu, fotoğrafçı Coşkun Aral’ı, Türkan Şoray’ı, Ediz Hun’u, Barış Manço’yu, Adile Naşit’i daha  nicelerini  yaptıkları  işlerle  anacağız.

Mahalli unutulmazlarımız da vardır. Onlarda yörenin ünlüleridirler: Hasan Usta. Terzi Ali, Bakkal Amcalar, aile doktorumuz gibileri…

İnsanların enerjilerini, bilgilerini ve erdemlerini çoğaltan özgürlüklere sahip olmak övünülecek eserler meydana getirebilmelerini sağlar.

Çocuklarımızı büyütürken onlara cesaret vermeliyiz. Hareketlerini kısıtlamamak lazım. Düşersin, yüzme boğulursun, akşam evden çıkma kötüye rastlarsın, acı yeme midene zarar, sıcak içme ağzın yanar, soğuk içme boğazın iner, çekirdekli yeme yutar apandisit olursun gibi daha nice telkinlerle fiillerimiz engellenirken gelişim ve özgüven sekteye uğrar.

Hâlbuki onlar deneyerek en iyi yolu bulurlar. Bazen karşılaşılan aksilikler insana büyük ders olur ve doğruyu bulmaya neden olur. Her buluşa, esere deneneme yanılma metodu ile ulaşılmıştır.

Hayati aktivitemizi kışa çeviren bizim iyi sandığımız koruyucu telkinlerdir. Bu ne sevgi nede korumadır.

Yaşamın kalitesi bir şeyleri başarmaktan ve başarının tadını almaktan geçer.

Aşırı korumacılık yaşamı pasifleştirir. Yaratıcılık özelliğini köreltir, cesareti kırar, korku fobilerini iyice yerleştirir. Akıllarını zekâlarını doğru kullanamazlar.

Hayatı yaşın değil yaşadıkların, deneyimlerin öğretir.

Her hamlede durdurulanlar başarısız olurlar.

Her işinde yardımcı olunan, hep eve kapatılan, arkadaşları ile oynamayan ve bazı şeyleri çevresi ile paylaşmayanlar:  yaşamlarını nasıl düzene koyacaklar. Hiç kimse kimsenin hayatını düzenleyemez. İnsan kendi başarısı ile vardır. Tabi ki yetiştiği ailenin kültürü etkiler ama kişi üzerine bir şeyler koymalı. Hazıra değil hazırı arttırarak yürümek gerekir.

Toplumdan uzak yaşayanlar egolarına hep yenilirler,  paylaşmayı bilmezler ve kıskanç ruhludurlar. Her güzel şeye bir bahane bulurlar, olumsuz tenkitlerle kendilerini tatmin ederler. Hep birilerine yama olurlar. Daha doğrusu asalak gibi yaşamayı adet haline getirmişlerdir.

Hayata bakışları, görüşleri kısırdır. Günümüzün getirilerini, görgü ve bilgilerini kabul etmezler.

Fikirleri hep bağnazdır. Menfaatlerine uygun maddi ve manevi değerleri savunurlar.  İnatlaşmaları hat safhadadır.  Asla fikirlerini kıramazsın. Her kişiyi tenkit yağmuruna tutar.  Asla tavsiyeleri kabul etmez.  Karşısındakine karşı saygı sınırlarını zorlarlar.

‘Hem kel hem fodul’, atasözü bu tipler için çok yakışır.

Açık ararlar, karalamada üstlerine yoktur. Yüreklerindeki kapkara duygularını katran gibi dışa sızdırırlar. Bunu yaptıktan sonrada marifet yapmış gibi kasılırlar. Böylesine hareketler ve tavırlar insanlar üzerinde nefret oluşturur.

Hâlbuki  ‘EDEP AKLIN TERCUMANIDIR’,  kişi edebi kadar akıllıdır.

Akıllı insan şereflidir,  şerefi kadar da kıymetlidir.

Buna karşın sevecen, yaklaşımcı, yardımcı, Menfaatlerini insanca düşünen naifler de vardır.

Haklının hakkını teslim eden adillerdir.

Olumsuzluları olgunlularının eleğinden geçirerek olgunlaştırmada hünerlidirler.

Ağzından çıkan her kelimenin geri dönmeyeceğini bilip ona göre konuşurlar.

‘ATILAN OK, SÖYLENEN SÖZ GERİ DÖNMEZ’,  sözüne dikkat ederler.

Büyüğünü, küçüğünü bilenler,  bunlar büyük düşünenlerdir.

Etraflıca düşünebilen insanlar her davete icabet etmezler. Yerse yedireceğini, giyerse giydireceğini düşünür.

‘AKILLIYA YOL GELMİŞ DÜŞÜNMÜŞ, DELİYE YOL GELMİŞ SEVİNMİŞ’, yani akıllı hediye gelince karşılığını düşünmüş, deli de sevinmiş, aklını hiç yormamış.

Her gidişin bir gelişi olacağını bilirler, adımlarını hesaplı atarlar. Kimseye yama olma huyları da yoktur.  Meltem rüzgârı gibi kimseyi incitmezler.

Muhtaçlara maddi manevi yardım etmeyi severler.

Karşılarındakine güneşte gölge soğukta güneş olmaya çalışırlar.

Damarlarına basılmadıkça soğuk rüzgârlar estirmezler, fırtınadan hoşlanmazlar.

Empozeyi sevmezler. Telkinleri kendilerine yakışır niteliktedir.

El ne derse desin, nasıl değerlendirirse değerlendirsin diyemeyiz. Toplum değerlerini dışlayamayız.

Yapılan her hareket, söylenen her söz topluma olan saygı ve örnekliktir.

Yanlışlarla doğru ispatlanmaz.

Değerli insanlar yıllanmış bal gibidir. Yaşlandıkça değeri artar.

Turşu misali olanlarda eskidikçe kokarlar ve sonu çöplüktür.

Dilerim Yaradan bal gibi insanlarla dost ve yaren etsin, turşu gibilerden de ırak.

KÖTÜLÜKLERDEN, ÜZÜNTÜLERDEN, İKİYÜZLÜLERDEN UZAK MELTEM SERİNLİĞİN DE GÜNLER DİLEK VE DUALARIMLA…

 

Fatma ÖZDENİZ

ARALIK 2015

Bu haber 1617 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
    Ramazan bayramına doğru09 Nisan 2024

Sponsor Alanı

Sponsor Alanı

 

ANKET

ANAMUR OKULLARINDA SERBEST KIYAFET UYGULANSIN MI?




Tüm Anketler

0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder.
RSS Kaynağı | Anasayfa | İletişim

(c)2012 Anamur Sedir