anamursedir-anamur dergi
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

Sponsor Alanı

Anamur SEDİR

Anamur SEDİR 1993-1994

   -Aralık   1993  1. Sayı
   -Ocak    1994  2. Sayı
   -Şubat   1994  3. Sayı
   -Mart     1994  4. Sayı
   -Mayıs   1994  5. Sayı

MAKİ DERGİSİ

MAKİ DERGİSİ-105

Saat

Ana Menü

Sponsor Alanı

 

Ziyaretçi Bilgileri

»Aktif 20  
»Bugün 515  
»Toplam 14020051  
Sayın Ziyaretçimiz
»IP'niz | 3.141.200.180
» Bu sitemizi ziyaretiniz

HAVA DURUMU

ANAMUR

NAZAR VE NAZARLIKLAR İNANCI

Fatma ÖZDENİZ

27 Ekim 2015, 23:39

Fatma ÖZDENİZ

HALKIMIZIN  NAZAR  VE  NAZARLIKLAR  İNANCI  

 
                          Sevmek yürek ister ağırdır yükü,
                          Nazara mı geldik göze mi geldik?
                          Parça parça santim santim bölündük,
                          Nazara mı geldik göze mi?
                                                                       Hakan Yaralı

Nazarın sözlük anlamı: Bakış, göz atma. Hayranlıkla, sevgi ile kıskançlıkla, hasetlikle bakma. Negatif enerjisi ile etkileyerek kötü sonuç doğurma.

 

 Göz değmesi: Çocuk nazara uğradı.


        Nazar değmek: Batıl inanca göre başkasının bakış etkisi ile kötülüğe uğrama, işlerinin bozulması, hasta olmak, güzelliklerin yok olup kaos içinde kalınması. 


Nazariyle bakmak: Bana düşman nazarı ile baktı.

 

Nazar boncuğu: Göz değmesin diye takılan mavi boncuk.

 

             

 

Nazar  Arapçadır. Bakmak,  görmek anlamına gelir. Nazar inancı,  kökeni eski çağlara kadar dayanır. Eski çağlara ait batı toplumlarında da nazara inanılmış ve nazara karşı balta şeklinde nazarlıkların kullanıldığı görülmüştür.

 

İnsanlar dertlerini, ağrılarını geçirmek için ne olduğu belli olmayan efsunlar yaptırarak kendi kendilerini ikna edecek, moral bulacak yollar aramışlardır.

 

Halk arasın da:

 

Ani rahatsızlanan kişiye “yolda kime rastladın? Sarı Mustafa’ya mı? İşte isabetçi bulundu.”

 

Komşular “benim havarı (sebzeyi) nazarladı, bir gecede ölüverdi.”

 

Bu inanış bütün toplumlarda mevcuttur.

 

Güçlü sevgi, hasetle, kıskançlıkla, nefretle  bakışları odaklama da doğal  bir güce sahip insanların nazarı değer. Nazarın insanları ruhen bozduğu, nazara uğrayan kişinin üzerinde bir ağırlık, halsizlik, sık sık esneme hali görülür.

 

Göz değmesinin gürbüz, bakımlı, sağlıklı, güzel çocuklara, becerikli kadınlara, yakışıklı, evine bağlı erkeklere, mutlu ailelere, akıllı zeki olanlara, varlıklı kişilere, ayrıca iyi mahsul veren tarla, bağ,  bahçelere, semiz sığırlara, keçi, koyunlara daha doğrusu insanların dikkatlerini çeken canlı cansız varlıkların hepsine birinin hayranlıkla, kıskançlıkla, hasetle bakması nazarın oluşmasında etkendir.

 

Ayrıca aşırı sevgi ile bakmak da nazarın değmesine  etkendir. Kendi yaşamımdan hatırlarım çocuklarımın dedesi ‘nazar ederim diye torunlarına dikkatlice bakmazdı.

 

             

 

Hz. Muhammet’te nazar olayının yaşanan bir gerçek olduğunu dile getirmiş ve şöyle buyurmuştur: “Göz değmesi hak ve gerçektir.”    

 

Nazar mıknatısa benzer, kendine çeker. Konsantre olarak bakılırsa baktığın her ne ise zarar zarar verilir.

 

İnsanlar nazar ve büyünün etkisinden kurtulmak için çareler aramışlardır.

 

İnsanlar nazar ettiğinde şüphe duydukları kişinin ayakkabısını su ile çalkalayarak  rahatsız kişiye içirirler.

 

Nazar edenin bastığı topraktan alınır ve sulandırılıp içirilir.

 

Nazar olanı nazar edenin oturup yattığı yere o kişi kalkınca hemen başkası oturmadan yatırılır veya oturtulur.

 

Nazar edenin ocağından kül (bu ocak kullanılırken yapılırdı),tuzluğundan tuz  alınıp yalanır veya yalatılır.

 

Kimileri muskalarla uğraşırken biriler de tabiattan objelerle önlem almaya çalışmışlardır.

 

Meyve vermeyen ağacın dalına hamile kadınlara taş koydurmak.

 

Uğurlu sayılan köklü bir ağaca dileğinin olacağına inanarak: bez, saçından bir tel bağlamak.

 

Delik taşları iple bağlayıp asmak.

 

Bahçelere ekilen sebzeleri kötü gözden koruma amacı ile yumurta kabuğu, eski ayakkabı takma gibi.

 

Şap (tuza benzer bir madde) delinerek veya küçük bir beze sarılarak eski dilde ‘çıkılanarak,’ istenilen yere asılır. Hanımlar dışını tığla örerek  de çocukların omuzlarına, atın boynuna, arabanın aynasına veya evin kapısına asarlar. Hatta evin köşelerine de koyarlar ki evi korusun diye.

 

Yine büyük, küçük baş fark etmez  gözleri alınır kurutulur kapıya, çocuğun beşiğine, atın boynuna, arabaya, traktöre asılır.

 

Nazar boncukları dizilir  ortasına bir de içi çıkarılmış kaplumbağa kabuğu takılır ve istenilen yere asılır.

 

Yapay nazarlıkların altını, gümüşü ve çeşitli madenlerden, hatta ağaçtan da yapılanı vardır.

 

Beşiklere yine dizilmiş nazar boncukları takılır ki hem bebek yakalama, tutabilme becerisini geliştirsin hem de nazardan korunsun diye.

 

Çok hoşumuza giden varlıklarımızı nazarlıklarla süsleriz ki onları kötü bakıştan, pis nefesten sakınalım diye.

 

              

 

Boncukların içine yılan kemiği de takılır ki tabi bunu her kişi bulamaz ancak tabiatın  kucağında yaşayanlar bunu temin edebilirler.

 

Uzun yıllardan sonra bebek sahibi olanlar: çocuklarını fazlaca süslü giydirmezler ki kötü göze gelmesinler diye. Hatta burunlarını bile temizlemezler. Halk arasında ‘nesine nazar değecek burnunun sümüğüne mi?’ derler.

 

Evini yeni yaptırdı ise duvarına kabarcık asar, at nalı yapıştırır, nazar boncuğu veya nazar boncuklu resimlerle süslerler. Gezdiğimiz  vilayetlerde bile  nal yapıştırılmış binaları çok gördük.

 

El şeklinde nazarlıklar da kullanılmıştır. Beş parmak ortasında göz şeklinde nazar boncuğu ile tamamlanır.

 

Deniz boncukları da nazarlık olarak kullanılmıştır. Çocukların omuzlarına, ineklerin boynuzuna, atların boynuna, beşiklere takarlar.

 

Yeni yavrulamış ineklerin boynuna, boynuzuna kırık tahta kaşık nazar boncuğu ile birlikte bağlanır.

 

 Nazardan rahatsızlandığını sananlar veya nazar olduğuna inananlar kurşun döktürürler.

 

Kurşun: Kolay bükülebilen, ısınınca (327 derecede) eriyen, hayatımızda pek çok işlerimizde kullandığımız bir maden.

 

Kurşun dökme; kurşun ismi ile satılan maden satın alınır. Kurşunu herkes dökemez, özel kişiler döker. Haftanın bazı günlerinde dökülür. Kurşun döküleceği zaman yollardan çalı çırpı toplanır. Çalı çırpı toplamanın anlamı nazar edenin oralardan geçerek kötü enerjisini o çalı çırpılara bırakması. Onları yakarak: kötü duyguları, kem gözleri, hasetliği  yakmış, yok etmiş ve tesirinden kurtularak rahatlamış olmak. Kurşun döküldükten sonra; kurşun parçaları nazar olana takılır. Kurşun dökülen sudan içilir, el yüz yıkanır hatta evin odalarına da serperek kötülükleri defedip ferahlandığına inanılır.

 

Kurşun döktüren kişi:

 

“Of be çok rahatladım.” diyerek kendini huzurlu hisseder.

 

Nazara karşı birde tuz çevirme vardır. Ele alınan bir çimdik tuz dua okunarak baş üzerinde çevrilir. Kişiye tuzdan üç kez yalatılır. Tuzun kalanı yanan ateşe atılır. Yanarken çok ses çıkarsa nazarın ölçüsü yüksektir. Yani çok nazar var anlamında.

 

Çaltı ağacının kendisi, dalı ve tohumları(çaltı giliği denir) nazarlık olarak kullanılır.

 

Zakkum(halk dilinde ağı)ağacı, yaprağı da nazarlık olarak kullanılır.

 

Çok ağlayan çocuğa okunmuş su veya okunmuş tuz yalatılır.

 

Zayıf kilo almayanlar delik taştan geçirilir.

 

Yine nazardan korunmak için kulak arkasına kara sürerler.

 

Dinimiz akıl dinidir, bunların hepsini reddeder. ALLAH’A sığınmak en doğrusudur. Hanımlarımız maalesef bunlara en çok inananlardır. Hemen hemen her evde nazarlık bulunur. Bunlar insanın kendisini korumaya aldığını zannetmesidir. Her kesimde yaygındır ama kırsal kesimde yaşayanların daha çok inandığı gözlemlenmiştir.

 

Erkekler ve gençler;

 

“Geç onları” diyerek geçiştirirler, inanmazlar. Yaşlı hanımlar, kırsalda yaşayanlar daha çok meyaldırlar.(eğilimlidirler.)

 

“Kem göz bir ineği sağdırmaz, bir oğlu sevdirmez.” 

 

Toplumda yaygın olarak hoş, güzel bir objeye, insana, hayvana, bitkiye “MAŞALLAH, BİNKERE MAŞALLAH” demek adettendir.

 

Tüm insanlığa ve insanlara kem gözlerden uzak, mutluluğa  doyduğumuz, saadet kaynağından kana kana su içip, hazandan, hüzünden uzak, bahar çiçekleri içinde kavgasız, kargaşasız, birbirimizle barışık bir ömür dileğimdir.  

 

Hoşça kalın, mutlu olun…

 

Fatma ÖZDENİZ
Bozyazı/Ekim 2015

Bu haber 3563 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
    Ramazan bayramına doğru09 Nisan 2024

Sponsor Alanı

Sponsor Alanı

 

ANKET

ANAMUR OKULLARINDA SERBEST KIYAFET UYGULANSIN MI?




Tüm Anketler

0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder.
RSS Kaynağı | Anasayfa | İletişim

(c)2012 Anamur Sedir