Yolsuzluk ve Hırsızlık Masalı
Evvel zaman içinde Müslüman bir memleket varmış… Bu memleketin sakinleri “dindar” insanlarmış. Dinleri hırsızlık ve yolsuzluğu yasakladığı için hırsızlık ve yolsuzluk yapanları hiç sevmezlermiş.
Amma velâkin bu memleketin idarecileri hiç “Müslüman” değilmiş… “Gâvur” olduklarından işleri güçleri hırsızlık, yolsuzluk, rüşvetmiş… Uzun yıllar boyunca memleketi soymuş soğana çevirmişler… Ahalinin iliğini kemiğini kurutmuşlar…
Ahali biyandan idarecilerinden fısır fısır şikâyet eder, biyandan da “Allah’ım bu hırsızlık, bu yolsuzluk, bu soygun, bu rüşvet ne zaman bitecek?” diye yalvar-yakar dua edermiş!
Haddizatında, o şikâyet ettikleri idarecileri ahali kendisi seçer, bitürlü onlardan vazgeçemezmiş. Zati, pek de seçeneği yokmuş. İktidara talip olanların hepsi yolsuzluk yarışındaymış!
Din âlimleri;
“Hırsızlık, yolsuzluk günahtır, bunları yapanlar cehennemde cayır cayır yanacaktır, etmeyin, eylemeyin, hırsızları cezalandırın”…
“Rüşvet alan da veren de lânetlenmiştir.”
“Bunlar kul hakkıdır, büyük günahlardır, beytülmala ilişmeyin” diye nasihat verir, feryat edermiş… Her gün gazeteler, televizyon ekranları bu nasihat ve feryatlarla dolarmış.
x x x
Gel zaman git zaman yeni bir kesim zuhur etmiş. Gayet Müslüman, gayet “dindar” bir kesim… Bunlar hırsızlık ve yolsuzluğa savaş açtıklarını, halk, idareyi onlara verirse rüşvetin, hortumların, soygunların önünü keseceklerini, hırsızlardan hesap soracaklarını vaat etmişler.
Müslüman halk da bu “dindar” insanlara itimat edip idareyi onlara teslim etmiş…
İlk yıllarda yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet azalır gibi olmuş…
Halk daha kuvvetle bu “dindar” idarecilere destek vermiş.
Aradan on yıllar geçmiş… Artık devlet yönetiminde eski “kâfir”lerden kimse kalmamış. İdare tamamen Müslümanlaşmış!
Derken, bir gün memlekette, o güne kadar duyulmamış büyüklükte yolsuzluk, hırsızlık ve rüşvet şayiaları patlak vermiş!
Vaktiyle hırsızlıktan, rüşvetten, yolsuzluklardan feryat-figan yaka silken “Müslümanlar” ve bilhassa “din âlimleri” ne yapsa beğenirsiniz?
“Yahu, abartmayın, onlar rüşvet değil hediye… Hediye dinimizde sünnettir.”
“Yolsuzluk, hırsızlık demek değildir. Zaten çalınan paralar da devletin parası değildir.”
“Yolsuzluk dün vardı, daha önceki iktidarlar da yaptı, yarın da olacak”…
“Çalıyor ama çalışıyorlar… Doğrusu, güzel iş yapıyorlar… Hem onlar zekât parası!”
Hatta ve hatta “Çalıyorlar ama Müslüman adamlar, onlara değil de gâvurlara mı oy verelim?” demeye bile başlamışlar…
İşte o memleket, öyle “Müslüman” bir memleketmiş!
İsmail Hakkı CENGİZ
Bu haber 1543 defa okunmuştur.