anamursedir-anamur dergi
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

Sponsor Alanı

Anamur SEDİR

Anamur SEDİR 1993-1994

   -Aralık   1993  1. Sayı
   -Ocak    1994  2. Sayı
   -Şubat   1994  3. Sayı
   -Mart     1994  4. Sayı
   -Mayıs   1994  5. Sayı

MAKİ DERGİSİ

MAKİ DERGİSİ-105

Saat

Ana Menü

Sponsor Alanı

 

Ziyaretçi Bilgileri

»Aktif 38  
»Bugün 1632  
»Toplam 14033315  
Sayın Ziyaretçimiz
»IP'niz | 3.145.163.58
» Bu sitemizi ziyaretiniz

HAVA DURUMU

ANAMUR

MAZİDE KALANLAR GÜNÜMÜZDE OLANLAR

Fatma ÖZDENİZ

24 Kas?m 2013, 16:04

Fatma ÖZDENİZ

         MAZİDE KALANLAR GÜNÜMÜZDE OLANLAR

 

Kimilerine hikâye, kimilerine masal gibi olacak ama her şeyin bir ilki ve ikincisi; daha doğrusu gelişimi vardır. Bende yaşadıklarımdan aklımda kalanları yazayım istedim. Akranlarıma hikâye, gençlere de masal gibi gelebilir. Çünkü gençler çıra ışığını bilmezler. Benim yaşdaşlarımın kandili (yağla çalışan aydınlatma aracı)bilmediğimiz gibi.

 

Bizden sonraki kuşak akarsu kenarlarında çamaşır yıkandığını, çamaşırlıkları, çamaşır taşlarını(üzerinde çamaşır yıkanan taş), tokucakları(çamaşır dövme tahtası),meşe külünden yapılan küllü suları, çamaşır leğenlerini, merdaneli çamaşır makinelerini hatırlayan var mı? Çeşit çeşit otomatik makineler hepsini unutturdu. Günümüzü yaşamakta olanlar kolay bir hayat yaşamakta olduklarının farkındalar mı?

 

Benim çocukluğumda elektriğimiz on ikiye kadar yanardı. Bizden önce hiç yokmuş. Onlar maddi imkânlarına göre; aydınlanma aracı olarak çıra, gaz lambası, fener ve lüks kullanırlarmış.

 

Eskiden sigaralar keseye göreymiş. Hanımlar gelincik, yoksullar birinci, orta halliler Bafra yada Yenice içerlermiş.

 

Zenginler, peynir yer, fakirlerse çökelek(keş)yerlerdi.

 

Maddi imkânı az olanlar nazilli basmadan elbise giyerken, durumu iyi olanlar akfil ve pazen elbise, daha iyi olanlar empirme(ipekli)kumaştan giyerlermiş. Ya beyler koyunyününden eğrilerek elde edilen ipten dokunan şayak denilen kumaştan dikilen genel çiftçilerin ve çobanların tercih ettiği giysilerdi, durumu iyi olan ve memurlar gabardin ve İngiliz kumaşından giyerlermiş.

 

Radyo benim çocukluğumda her evde yoktu. Görünce hayran hayran bakılır konuşan, şarkı söyleyen görülmeye çalışılırdı. Derken televizyonlar çıktı ama görüntüler yetersizdi, haftada bir gün Türk filmi olurdu, ama görüntüyü alabilirsen. Evin beyi anteni döndürüp görüntüyü ayarlamaya çalışır.

 

Damdan seslenir; “oldu mu hanım?” Bu iş saatler sürer. Daha olmadı anten yeni bir antenle değiştirilir. Çoğu zaman anten masrafı televizyonun pahasına eş değer olur. Ama günümüzde artık televizyonun uydusu kendinde.

 

İlk haberleşme taş tabletlere yapılan resimlerleymiş, takiben ateş yakarak, dumanla, davulla, ıslıkla, mektuplar ise güvercinlerle ve ulaklarla ulaştırılırmış. Telgraflar, manyetolu telefonlar, radyo, gazeteler, telsizler, faks(belgegeçer), televizyon, cep telefonları, bilgisayar, internet. Artık haberleşme en çılgın dönemini yaşamaktadır.

 

Anasının dediğini tutan (bilhassa erkeklere mahsus)ateş olsa da yanan, zehir olsa da yutan evlat en iyi evlattı. Onlarda değişti; artık ne doğru ise onu yapıyorlar, kabul ediyorlar.(ana ağzı ile aile yönetmiyorlar.) Erkeğin iyisi; iyi ata binen, içen, hanıma fazla yüz, vermeyendi. Günümüzde ise hanıma en iyi hizmet eden, onun emrinden çıkmayan.

 

Eskiden kadında güzellik değil beceri, uyum, saygı aranırmış. Şimdi güzel olsunda gerisini Allah’a bırak.

 

Eskiden kuzen yoktu, amcaoğlu, dayıoğlu, halaoğlu, teyze oğlu, aynı şekilde; amca, dayı, teyze, halakızı hitapları vardı. Kim kimin nesi bilemez olduk.

 

Anne yerine ana, babaanne yerine ebe,(Anamur, Bozyazı yöresine ait)büyükbaba yok dede, amca yerine emmi vardı.

 

Bay bay yerine Allah’a ısmarladık, hoşça kal, Allah’a emanet ol vardı.

 

Düğünlerimiz davul zurna ekibi ile bir hafta olurdu.(Düğün evinine odun getirme, ekmek yapma, döğme dövme, tatlı yapma, kesene(sandık götürme, gelinin çeyizini serme) yaşamakta olduğumuz bu günlerde artık düğünler bir gün, nikah olursa bir iki saatte olup bitiyor.

 

Su ikram kişi karşısındaki suyu içip bitirinceye kadar ayakta, dikelirmiş. Günümüzde su sürahi ile bardaklar masaya koyulur, isteyen istediği gibi içer.

 

Evvel zamanda; yaya ve hayvanlarla yolculuk yapılırken yalnız yola gidilmezmiş. Çünkü  “Dağ delisiz yol çalısız olmaz.” sözü geçerliymiş. Kişiler şimdi tek başına dünyayı geziyor.

 

Evvel evvel iken kişiler hasta olunca mahallenin olçumu(doğal ilaç yapan kişi)çağrılırmış. Olçum kapının arkasına bakar; hangi sebze kabukları varsa ona göre senin hastalığın şu yediğinden deyip ona göre ilaç yaparmış. Tedaviler, şifalı bitkiler, kaynatılarak, çeşitli bitki yağları karıştırılıp, yağlanılarak, sülük yapıştırarak, kurşun dökerek, hocalara okutarak yapılırmış. Daha sonra öğretmenler insanlara yol gösterip yardımcı olmuşlar, Medeniyetin ilerlemesi dolayısıyla doktorun ulaşamadığı hasta, hastanın ulaşamadığı doktor yok. Herşey bilimsel yapılıyor. Elleri kolları olmayana el, kol, böbrek, karaciğer, kalp ve yüz nakli yapılmaktadır. Her hastalığın doktoru ayrı. Şu an tahlillerle, filmlerle, hastalığa tıp tahsili yapmış doktorlarımız karar verip ilaç yazıyor.

 

Toprak damlar masal oldu, dam yuvakları(lovlar), yağmur sularını tahliye eden çöğürtlenler de artık yok. Zaten damlar teras oldu, sularda tahliye borularından kimsenin başına akmadan sessizce akıp gidiyor.

 

Teknolojinin henüz olmadığı zamanlarda bulgur değirmen taşları ile el kol kullanılarak, un ise akarsuların üzerine kurulmuş değirmenlerde öğütülür, kepekleri elekten geçirilerek ayrılırdı. Gelişmiş un fabrikalarının kurulması ile zorluklar kolay, uzun zaman alan buğday temizle, yabancı maddelerden ayıklama yok. Fabrikamız hepsini halledip, kepeğini de ayırıp veriyor.

 

Tavuklar; üç altı ay arası bir zamanda kesime hazır olurdu. Çiftliklerde kırk günde hazır.

 

Çiftçilikte çok külfetli zordu. Karasabanla, öküzlerle yapılan günleri alan tarla sürmek tohumu elle atmak gibi. Bu gün gelişmiş tarım makineleri(traktörler, ekim makineleri, biçerdöverler, sebzelerin bile hasadını yapan makineler )var. Velhasıl teknolojiye yetişilmiyor.

 

İnsanlık ayakkabıya çarıkla tanışmış. Gelişerek ilerleyen ayakkabı kültürü de sanayileşmiş. Bu gün çeşit çeşit lastik ayakkabıdan tutunda türlü türlü modellerle önümüze gelmekte. Her bütçeye hitap eden çeşitlerini ihtiyacımız olduğunda bulmak mümkündür. Hele hanımlar bu konuda da şanslı. Onlara mahsus üretim modaya, elbiselerinin rengine göre üretilmektedir.

 

Tuvalet ihtiyacı insanoğlunun doğal bir ihtiyacıdır. İlk insanlardan bu yana çalı dipleri, ağaç arkaları ev diplerine yapılırmış. Şimdi ise alaturka ve alafrangalarla ihtiyaç gideriliyor.

 

Annelerimiz dünyanın zahmetlerini çeken annelerimiz bebek büyütürken en ilkel yöntemlerle kendi buluşlarıyla yavrularını rahat ettirebilme ve hijyen sağlama adına mumdan yararlanmışlar. Mumlu bezler yaparak (naylon koruyucular yerine)idrarın dışarı sızmasını önlerlermiş. Daha sonra naylon koruyucular kullanılmış. Tabii ki eğri, yan, yanlış koyulur dolayısıyla dışarı sızmalar kaçınılmazdı, dolayısıyla anneleri çok yoruyordu. Artık çocuklar mutlu, anneler rahat çünkü çeşit çeşit, marka marka bezler üretildi. Hatta yatalak hastalarımızda bu bezler sayesinde eziyetsiz bakılmakta.

 

Yorganlarında evrimi var. Önce hayvan postları, keçe yorganlar, pamuk ve yün yorganlar kullanıldı. Hele yorgan çarşafları tarih oldu, nevresimler, hazır yorganlar günlük hayatımızı oldukça kolaylaştırdı.

 

Yere serilerek üzerine oturulan ilk sergi(yaygı)hayvan derileri(postlar), hasırlardı. Keçeller, tezgâhlarda dokunan kilimler, çullar, el dokuma halılar kullanılırdı. Şimdi ise elde, makinede dokunanlar ayrı, sentetikler, yünler, mikrop barındırmayan halılar yapıldı.

 

Alışverişlerde çok ilkeldi; değişilerek(takas)yapılırdı. Şimdi ise direk para ile yapılmakta. Alışverişte ölçü ve tartılar kullanılır. Eski ağırlık ölçüsü okka şimdi kilo, dirhem şimdi gram. Uzunluklar ise kulaç yerine metre kullanılmaktadır.

 

Belki daha çok şey var yazacak. Ama ben bu kadarla sınırladım. Geçmişini bilmeyen geleceğe emin bakamaz, zaman zaman arkaya dönüp bakmakta yarar olduğuna inanıyorum.

 

Fatma ÖZDENİZ

Bu haber 2345 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
    Ramazan bayramına doğru09 Nisan 2024

Sponsor Alanı

Sponsor Alanı

 

ANKET

ANAMUR OKULLARINDA SERBEST KIYAFET UYGULANSIN MI?




Tüm Anketler

0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder.
RSS Kaynağı | Anasayfa | İletişim

(c)2012 Anamur Sedir